31 Aralık 2014 Çarşamba

Sigara; Mesane Kanseri

 Her sigara içen akciğer kanseri mi oluyor? Hayır! Bazıları mesane kanseri oluyor.

 Çok bilinmese de mesane yani idrar kesesi kanserinin en sık sebebi sigara kullanımıdır. Yıllarca sigara içip akciğerden yumruk yemeyi beklerken sürpriz mesaneden gelir. Durum ara ara idrarda kan görülmesi ile doktora başvurduğunuzda ortaya çıkar. Bu ağrısız kanama ataklarının altından çoğunlukla idrar kesesi içine parmak gibi uzanan bir mesane tümörü çıkar.

 Mesane kanseri idrar yollarında en sık görülen kanserdir. Diğer birçok ürolojik hastalık gibi erkeklerde kadınlardan daha sık görülür. Prostat kanseri erkekte en sık görülen kanserdir ve tabi ki mesane kanserinden daha sık görülür. Fakat prostat organ olarak idrar yollarına dahil değildir. İdrar yolları kabaca böbrekler, idrar kanalları, idrar kesesi ve dış idrar kanalından oluşur.

 Kanser ile tömörün ayırımından da kısaca bahsetmek gerekir. Konu mesane olduğunda sıklıkla mesane tümörü ve mesane kanseri tabirleri kullanılır. İkisi aynı şey değildir. Tümör gözle görülen, muayeneyle ya da filmlerle saptanan yumrulardır. Bu yumruların kötü ya da iyi huylu olduğunu söyleyebilmek için yumrudan alınan bir örneğin mikroskop ile incelenmesi şarttır. İyi ve kötü huylu tümörleri ayıran en önemli kriterler tömörün etrafına yayılması ve kan yoluyla başka organlara sıçramasıdır. Mikroskopik altında gözlenen hücreler bu yönde işaretler veriyorsa o zaman patoloji raporunda kanserden bahsedilir. O zaman mesane tümörünün adı mesane kanseri olur.

 İyi huylu mesane tümörleri çok az görülür. Dolayısıyla mesanede saptanmış bir tümör yüksek olasılıkla kanserdir. 

 Mesane tümörlerini çok ilerlemiş vakalar dışında muayene ile saptamak mümkün değildir. Bu nedenle en sık yapılan görüntüleme ultrasondur. Daha sonra hem patolojik tanıyı koymak (kanser mi? değil mi?) hem de ilk tedaviyi uygulamak için sistoskopi yapılır. Sistoskopi kameralı metal bir boru ile idrar kanalından girerek mesane içini görüntülemekten ibarettir. Eğer tümör görülürse kesici ya da yakıcı diğer bazı aletler yardımıyla mesaneden çıkarılır. Bu işleme TUR(transüretral rezeksiyon) denir.

 Böylece tümörün gözle görülen kısmı çıkarılmış olur. Fakat bu buz dağının görünen kısmıdır. Patolojik inceleme kanser tanısını koyduktan sonra mesane duvarında ne kadar derine gittiğini de değerlendirir. Bu durumu mesane duvarını tuğladan yapılmış gerçek bir duvara benzeterek anlatmaya çalışalım.

 Bildiğiniz gibi duvarlar tuğlalar örüldükten sonra sıva ile örtülür. Üstü de boyanır. Kabaca bu tabakalar mesane için de geçerlidir. Kanser sadece boyada olabilir ya da sıvaya hatta tuğlalara kadar ilerlemiş olabilir. Bu derinlik sınıflaması uygulanacak tedavinin seçimi açısından önemlidir. Ayrıca patolojik inceleme ile kanser hücrelerinin normal bir mesane hücresine göre ne kadar yozlaştığı tespit edilir. Böylece hastalığın nüks etme ya da ilerleme riski de belirlenmeye çalışılır. Dolayısıyla her mesane kanseri benzer seyir göstermez.

 Bazı mesane kanserleri duvardan uzanan ufak bir çıkıntıdan ibaretken bazıları tanı anında mesaneye açılan idrar kanallarının girişini tıkayarak böbrek yetmezliğine neden olmuş olabilir.

 Hadise mesane ile sınırlı olmadığından, kanser tanısı konulduktan sonra evrelemeye geçilir. Evreleme ile kanserin ne aşamada olduğu tespit edilir. Bir başka yazıda evreleme sonrası farklı tedavilerden bahsedeceğiz.

10 Kasım 2014 Pazartesi

Prostat Kanseri Erken Tanı

Gerçekten de erkekler Mars’tan kadınlar Venüs’ten mi geliyor bilmiyorum ama erkekler prostattan, kadınlar memeden gidiyor. Prostat kanseri tüm dünyada erkeklerde 
en sık görülen kanser. Ama kadınlar kadar şanssız değiliz, 
çünkü prostat kanseri memeye gördaha iyi seyrediyor. 


Postmortem çalışmalarda insidental olarak %70′e varan
 oranlarda prostat kanseri bildirilmiş. Türkçesi, denebilir ki neredeyse her erkekte 
prostat kanseri gelişir. Önemli olan ölmeden önce bir gün bunun hastalık olarak karşınıza çıkıp 
çıkmadığı, hastalığınızın ne kadar hızlı ilerlediği ve tedavilere yanıt verip vermediğidir. Peki ne yapmalı? Yukarıdaki bilgilendirici videoyu izlemenizi tavsiye ederim.
YouTube'dan izlemek için...

21 Ekim 2014 Salı

SIKIŞMA TİPİ İDRAR KAÇIRMA
BAYANLARIN KORKULU RÜYASI

 Düşünün, bir hastalığınız var. Öyle bir hastalık ki en yakınınıza bile bahsetmekten çekiniyorsunuz. Sizin hiç bir kabahatiniz yok ama doktora gitmek için iş yerinden ne yalan söyleyip izin alacağınızı kara kara düşünüyorsunuz. Hatta belki sıkıntınızı doktorla bile paylaşamayacak kadar utanç duyuyorsunuz. Kabahat işlemiş küçük bir çocuk gibi hissediyorsunuz. Altınız ıslanmış ama anne şefkati çocuklukta kalmış. Keşke uğraştığınız işi bırakıp hemen tuvalete koşsaydınız. Belki bugünki komşu ziyaretinde o kadar gülmeseydiniz de sonra keyfiniz kaçmasaydı. 

 İdrar kaçırma çok kabaca hastaların tarifi ve tedavideki farklılıklara dayanarak ikiye ayrılabilir. Bunlardan ilki hastaların aniden bastıran bir idrar hissi ile tuvalete yetişene dek başlarına gelen sıkışma tipi idrar kaçırma yani urge inkontinanstır. Bu durumdaki hastaların idrar torbaları biraz sinirli bir mizaca sahiptir. Öyle ki normal bir insanda idrar hissine bile neden olmayan az  miktardaki idrarı dışarı atmak için deli gibi kasılır. İşinizi gücünüzü bırakıp koşturacak tuvalet ararsınız. Hatta gittiğiniz komşu ziyaretinde, iş görüşmesinde yakınlarda tuvalet olup olmadığını kontrol etmek alışkanlık haline gelir. Çantanızda fazladan pet taşımaya başlarsınız. Başta bu yeni alışkanlıklarla uyum sağlayabildiğiniz idrar kaçırma sizi eve hapsedecek kadar işleri ilerletebilir. 

 Urge inkontinans aslında yukarıda tarif etmeye çalıştığım ve her zaman idrar kaçırmaya neden olmadan sık sık ve az miktarlarda işeme, yanma gibi şikayetlerle karakterize Aşırı Aktif Mesane dediğimiz bir hastalığının bir parçasıdır. Esasında mesane kasının aşırı kasılması yani biraz sinirli ve gergin olmasının birçok nedeni olabilir. Örneğin idrar torbasında ya da idrar kanalının torbaya açılan kısmında taş bulunması yeni başlayan bir idrar kaçırmanın sebebi olabilir. Kadınların sık geçirdiği idrar torbası enfeksiyonu yani sistit gene idrar kaçırmanın bir başka sık sebebidir. Herhangi bir sebebe bağlanamayan urge inkontinans yani sıkışma tipi idrar kaçırma durumunda ise size mesanenizin biraz sinirli olduğunu söylüyoruz. Yani Aşırı Aktif Mesane dediğimiz bu durum esasında bir dışlama tanısıdır. Dolayısıyla doktorunuz diğer sebeplere dair bir araştırma yapmadan suçu idrar torbanıza atıyorsa dikkatli olun. Belki de mesanenizin canını sıkan birşeyler vardır. 

 Daha çok bayanların başına gelse de aslında sıkışma tipi idrar kaçırma erkeklerde de görülebilen bir durumdur. Mesela büyümüş bir prostat idrar yapmayı zorlaştırdığı gibi idrar kaçırmaya da neden olabilir. Bir yandan kaçıyor ama işemeye kalkınca da çıkmıyor. Kabus gibi. Peki sinirli mesanelere ne yapıyoruz. Öncelikle her hastalıkta olduğu gibi hasta için en az zarar potansiyeli olan, kolay uygulanan ve düşük maliyetli tedavileri tercih ediyoruz. Genellikle günde bir kez kullanılan ağızdan alınan antikolinerjik ilaçlar mesane kasını yatıştırarak etki gösterirler. 

 Hastalar bu ilaçlara bağlı olarak kabızlık, ağız kuruluğu, bulanık görme ve unutkanlık gibi problemler yaşayabilir. Fakat bu yan etkiler yeni geliştirilen antikolinerjik ilaçlarla giderek daha az görülüyor. Gene de hastalar bazen etkisiz olduğunu düşündüğünden bazen de yan etkilerin yarattığı rahatsızlıktan dolayı tedaviyi bırakabilir. Bu durumdan muzdarip hastalar “Hocam o ilacı kullandım, hiç faydası olmadı. Bunun bir tedavisi yok mu? Sürekli ilaç değiştiriyorsunuz.” gibi şikayetlerde bulunabilir. Hatta bir çok hasta kendisinin oyalandığını düşünür. Fakat bazı gerçekler iyi bilinmelidir. Size verilen tedavi onlarca yıldır yapılan yüzlerce araştırmanın sonucuna göre en az zararlı ve en etkili tedavidir. İlaç değiştirmek ise yine bilimsel olarak ispatlanmış bir yöntemdir. Sizin yapmanız gereken ilacı doktorunuzun tavsiye ettiği şekilde kullanmak ve sonuçlarının değerlendirmesini doktorunuza bırakmaktır.

 Bütün bunlara rağmen şikayetlerinizde bir azalma sağlanamazsa diğer tedavi seçenekleri gözden geçirilir. Şu anda üzerinde çalışılan birçok yeni yöntem mevcuttur. Bunlardan en sık kullanılanı mesane içine Botox uygulanmasıdır. Geçici bir çözüm olan bu yöntem özellikle ileri vakalarda önemli bir rahatlama sağlar. Ayrıca vücudun çeşitli yerlerinden sinir liflerini uyararak mesaneye giden sinirlerin düzenlenmesine dayanan uygulamalar da vardır. Tüm tedavilerin etkisiz kaldığı son noktada ise mesanenin tamamen alınması gündeme gelebilir.

 En az sıkışma tipi idrar kaçırma kadar sık görülen stres tipi idrar kaçırmadan daha sonraki yazılarda bahsedeceğiz.

31 Temmuz 2014 Perşembe

NE ZAMAN ÜROLOĞA GİTMELİ?


-        Neyiniz var?
-        Hocam bacaklarım uyuşuyor.
-        Başka...
-        Yürüyemiyorum hocam, uyuşuyor bacaklarım.
-        İdrarla ilgili bir sıkıntınız var mı?
-        Yok hocam.
-        Siz yanlış gelmişsiniz.
-        Niye, nüroloji değil mi?

 Nüroloji değil, Üroloji... İdrar yolu hastalıklarını inceleyen bilim dalı. Bevliye.

 Bu diyaloğu küçümsemek için yazmadım. Poliklinikte sık sık karşılaştığım bir durum. İnsanlar haksız da değil. Gerçekten karışıyor. Ben bile nörolog olma hayalleriyle tıbbiyeyi bitirip üroloji doktoru oldum.

 Peki ne zaman ürologa görünmeli?

 İnsanları en çok doktora götüren sebep ağrı. Bu üroloji için de geçerlidir. Her ne kadar yan ağrılarının sebebi bazen kas ve eklemler olsa da çoğunlukla bu ağrının sebebi böbreklerdir. Halk arasında boşluk ağrısı da denen ağrının birçok böbrek kaynaklı sebebi vardır. Bunlardan en sık görülen, özellikle yazları sıvı kaybının artmasıyla sıklaşan böbrek taşı ağrısıdır. Renal kolik denen bu özel ağrı hastaları acillere düşürecek kadar şiddetlidir. Hasta ağrının etkisi ile yerinde duramaz, beli ağrı tarafına doğru eğilmiş bir vaziyette durmayı tercih eder.

 Genel olarak ağrı, hastaların davranışlarına olan etkisi ile ilgili iki unsur içerir. Ağrı hastayı rahatsız eder ya da uyarır. Bazen de her ikisi birden olur. Rahatsızlık kişiden kişiye değişir. Ağrı eşiği bazı insanlarda çok düşüktür, en basit ağrılar bile hayatı kendilerine ve çevrelerine zehir edebilir. Uyarı unsuru ise hastayı kendi sağlığı ile ilgili uzun vadede düşünmeye ve kaygılanmaya sevk eder.

 Ara ara görülen, rahatsızlıktan çok kaygıya neden olan yan ağrısının birden fazla sebebi vardır. Çok rahatsız etmediği ve günlük yaşamını aksatmadığı sürüce hastalar doktora gitmemeyi tercih eder. Birçoğu sessiz seyreden böbrek tümörleri bazen bu tarz ağrılara neden olur. Hastalar ağrıdan ziyade bir dolgunluk ve rahatsızlık hissi tarif ederler. Böbrek tümörleri için diğer bir önemli işaret idrarda kan görülmesidir. Şimdi nerden düşürdün aklımıza demeyin bir karın ultrasonu çektirin.

 Yan ağrısının diğer sık sebepleri böbreklerin şişmesi, enfeksiyon ve böbrek kistleridir. Bütün  bu durumlar da zamanla böbrek fonksiyonlarını bozup, organ kaybına neden oldukları için önemlidir ve ihmal edilmemelidir.  
 
 Göbek ve kasık ağrısı da idrar yolları ile ilgili olabilir. Bu bölgelerde en önemli organ mesane yani idrar torbasıdır. Mesanenin neden olduğu ağrılar genellikle idrar ile ilişki gösterir. Yani hastalar sıkıştıklarında ağrılarının arttığını söyler. Bazen de hastaların idrar kaçırma, sık idrara çıkma, idrar yaparken zorlanma gibi ek şikayetleri vardır. Erkekler için prostat bezi de önemli bir ağrı kaynağıdır. Ağrı ile seyreden kronik prostat iltihabından daha önceki yazılarda bahsetmiştik.

 Bir üroloğa görünmeniz gereken diğer bölge ise testis torbası yani skrotumdur. Kasık fıtığına bağlı nadir görülen ağrılar dışıdaki testis torbası ağrıları ürolojinin alanına girer. En sık sebep, oldukça yaygın olan ve kısırlığa neden olabilen varikosel hastalığıdır. Bunun dışında ani gelişen, şiddetli skrotum ağrılarının altında testis dönmesi veya enfeksiyon olabilir. Skrotum ağrısının belki de en önemli olanı ve hemen harekete geçilmesi gereken durum ise testis tümörleridir. Ağrıdan çok testislerde daha önce olmayan bir sertlikle kendini gösteren testis tümörü acil bir durumdur ve vakit kaybetmeden müdahale edilmelidir.

 Son olarak, hastaların çoğunlukla doktora gitmekten çekindikleri penis ağrılarından bahsedelim. Uzun süreden beri mevcut olan bir penis ağrısının altından peniste plaklara neden olan Peyroni hastalığı çıkabilir. İlişki esnasında ve aninden gelişen penis ağrısı ise penis kırılması ile ilgilidir.

 Bu yazı boyunca kısaca değindiğim bu hastalıklarla ilgili detaylı bilgileri ileriki yazılarda aktarmaya çalışacağım. Tabi ki insanlar doktora sadece ağrı sebebiyle gitmezler. Konu idrar yolları olduğunda bir çok şikayetten bahsetmek mümkündür. Onlar da gene bir başka yazının konusu olacak.

18 Temmuz 2014 Cuma

Böbrek Taşı

BİRA İÇMEK BÖBREK TAŞINI DÜŞÜRÜR MÜ?

 Böbrek taşı dökülebilir, kırılabilir, alınabilir, tekrar oluşabilir, sessizce büyüyebilir; ağrı yapabilir, enfeksiyona neden olabilir, böbreği çürütebilir ve nihayet kansere neden olabilir. Yani üst komşunun böbrek taşı kırılmış olabilir ama sendekini ameliyatla ancak alınabilecek kadar büyümüştür. Kardeşin sancı ile acile başvurmuştur, böbrek taşı düşürüyordur. Senin böbreğinde sessizce duran taş ise böbreğinin tüm fonksiyonlarını yoketmiştir. İşte böbrek taşı bu kadar farklı tablolara neden olabilen geniş bir hastalıktır.

 Gene de böbrek taşıyla en sık sizi yerden yere vuran bir bel sancısı ile acile başvurduğunuzda çekilen karın filmi ile tanışırsınız. Doktor ağrınızın sebebini bulmuş olmanın haklı gururuyla filmdeki ufak beyaz noktayı işaret eder. Gerçekten de boyundan büyük işlere yol açar bu ufacık taşlar. Acil hekimi o dayanılmaz ağrıyı dindirdikten sonra taşınızla beraber sizi eve yollar. Fakat gündüz mutlaka bir üroloğa görünmeniz gerektiğini de belirtir.  Aslında bu ağrılı ama iyi olan senaryodur. Şayet taş idrar kanalınızı tamamen tıkamış hatta hiç idrar çıkaramıyorsanız ya da taş damardan antibiyotik almanızı gerektirecek ağır bir enfeksiyona neden olmuşsa o geceyi ve sonraki birkaç haftayı hastanede geçirmeniz gerekebilir.

 Şimdi hızlıca çok bilinen fakat bazıları yanlış olan bilgilerin üzerinden geçelim.

 Sanılanın aksine kum dökmek diye birşey yoktur. Ürologlar dışındaki bazı hekimler idrar tahlilinde görülen kristalleri kum dökmek olarak yorumlarlar. Bu kristaller idrar yolunda taş oluşumu için bir işaret olabileceği gibi beklemiş bir idrarda hiç bir anlamları yoktur.

 Taş oluşmaması ya da var olan düşebilecek boyutlarda bir taşı düşürebilmek için bol su tüketmek gerektiği ise doğrudurBöbrekleri bir değirmene benzetirsek; yeterince su tüketmediğinizde değirmen dönmez ve kenarda köşede taşlar birikmeye başlar. Bu nedenle, tüketilen sıvının çoğunun terleme yoluyla atıldığı yaz aylarında böbrek taşı daha sık görülür.

 Bira içmek ise böbrek taşlarınızı düşürmez. Belki idrarı arttırdığı için işleri kolaylaştırabilir.

 Evet, hoplayıp zıplamak böbrek taşının düşüşünü kolaylaştırır. Hatta bazı taşlar için bilimsel dayanakları olan özel pozisyonlar bile tarif edilmiştir.

 Böbrek taşları bazen de sessiz kalabilir. Sessiz kalmaktan kasıt ağrı yapmaması ve ateşli enfeksiyona neden olmamasıdır. Bu taşlar başka amaçla yapılan tahlillerde tesadüfen farkedilir. Kendini farkettirmeden uzun yıllar sessiz taşlar ise zamanla böbrek fonksiyonlarının geri dönüşsüz bir şekilde kaybına neden olur. Bu hastalar bazen tedaviye dirençli hipertansiyonla farkedilir. Ayrıca bu taşlar idrar yollarında tekrarlayan enfeksiyonlara neden olur. Çok sık olmasa da taşlar idrar kanallarını tahriş ederek böbrekte kanser gelişimine neden olabilir.

 İnsan vücudu taşlaşmaya eğilimlidir. Taşlaşma bazen iltihap, kanser gibi nedenlerle vücudun herhangi bir yerinde görülebilirken idrarın durağanlaşması ve kandaki kalsiyum gibi bazı minerallerin idrarla fazla atılması da böbrek taşlarına neden olur.

 Kabul etmek lazım idrar yolları anatomisi biraz karışıktır. Öğrenciyken biz bile üreterle üretrayı karıştırmadık mı? İki tane olan hangisiydi? En baştan başlayalım; iki tane böbreğimiz var. Böbrekleri su değirmeni gibi düşünelim. Su, yani kan geldikçe dönen iki su değirmeni. Akım değirmenden kaliks denen kanallar aracılığıyla genişçe bir havuza yani böbrek pelvisine dolar. Havuzu dolduran çok sayıda kanal ve sadece bir boşaltma musluğu vardır. Her iki böbreğin kendi havuzu vardır. Bu havuzlar boşaltma musluğuna bağlı hortumlarla(üreterler) körüğe kadar idrarı taşır. Körük yani mesane dolduğunda işemek suretiyle idrar dışarı atılır. Bütün olay en basit haliyle bundan ibaret.

 Taşlar bu sistemin herhangi bir yerinde ve irili ufaklı olabilir. Bu nedenle böbrek taşlarının tedavisi için birçok yöntem geliştirilmiştir. Bazı istisna durumlar dışında tüm taşlar böbrekte oluşur. Sistemde herhangi bir yerde olabilmelerine rağmen böbrek taşı denmesinin sebebi budur. 


 Bir dahaki yazıda böbrek taşlarının tanı ve tedavisinden bahsedeceğiz.

12 Temmuz 2014 Cumartesi

Kronik Prostatit

SENİN BİRŞEYİN YOK DENEN PROSTAT HASTALARI!
 Daha önceki yazılarda iyi huylu prostat büyümesi ve prostat kanserinden bahsetmiştik. En az bu iki hastalık kadar sık olan üçüncü bir prostat hastalığından bahsedeceğiz; kronik prostatit, kronik prostat iltihabı.
 Belki daha önceden duymamış olabilirsiniz fakat bu dertten muzdarip hastalar kronik prostatiti çok iyi bilir. Onlar çevrelerini hatta gittikleri doktorları bile hasta olduklarına inandıramayan, her gittikleri kapıdan bir sürü tetkik isteği ile çıkan ve nihayetinde kocaman bir dosya tetkikle dolaşan kayıp hastalar. Kazara bir doktorun koyduğu kronik prostatit tanısı hastaların üzerine yapışır. Sağlık sisteminin hızlı çarklarında, günde yüzlerce hastanın bakıldığı polikliniklerde, bir çoğu depresyonda olan bu hastaları kimse dinlemez.
 Kronik prostatit diğer prostat hastalıklarına göre daha erken yaşlarda görülür. Hatta bazı genç hastalar bu duruma “Hocam bu yaşta prostat mı olur? diye tepki verir. Hastalık prostat bezinde sürekli iltihab olmasıyla karakterizedir. İltihabın çoğunlukla nedeni prostata yerleşmiş mikroplarken birçok hastada da yapılan tahlillerde mikrop saptanamaz. Şikayetlere mikrobun kendinden çok neden olduğu iltihap yol açar.
 İltihap ne sebeple, vücudun neresinde olursa olsun benzer bazı sonuçlar doğurur. Damarların genişlemesine bağlı olarak dokunun kanlanması artar ve ödem gelişir. Prostat bezinde bu durum tıpkı iyi huylu prostat büyümesinde olduğu gibi idrar kanalının tıkanmasına ve idrar yaparken zorlanmaya neden olur. Prostat bezindeki yaygın iltihap kasıkta, testis torbasında, peniste, kuyruk sokumunda, makatta ağrılara neden olur. Ağrılar bazen bele ve eklemlere  bile yayılacak kadar artar. İltihabın diğer bir sonucu olan sıcaklık artışı parmakla prostat muayenesi ile tespit edilebilir.
 Ağrı, hastaları sosyal ve psikolojik açıdan etkileyen ve hayat kalitelerini düşüren en önemli problemdir. Hastalar poliklinik vizitleri esnasında daha önceden yapılmış tetkiklerin içinde kaybolan doktorun dikkatini şikayetlerine çekmek için çaba sarfederler. Duygusal açıdan oldukça yıpranmış olan kronik prostatit hastaları birçok “tahlil hekimi”nin kapısından senin birşeyin yok denerek yollanır.
 Kronik prostat iltihabı tedavisinin en önemli kısmı hastanın bilgilendirilmesidir. Böylece hasta kapı kapı çare aramaktan vazgeçirilmelidir. Nispeten uzun bir sürece yayılan tedavi karşılıklı güven ilişkisi içinde tek bir doktorun kontrolünde tamamlanmalıdır. Kronik prostatit hastaları ilk olarak kanser olmadıklarını bu durumun kansere dönüşmeyeceğini bilmeli ve kansere dair kaygılarından arındırılmalıdır. Kaygı durumu çok yüksek hastaların tedavilerine antidepresan ilaçlar eklenebilir ya da işleri daha karışık hale getirmeyecek hastalara psikiyatri muayenesi önerilebilir. Özetle kronik prostatit öldürmeyen fakat süründüren bir hastalıktır.
 Esas tedavi idrarda üreyen mikroba uygun antibiyotiğin en az 4-6 hafta süreyle kullanılmasıdır. Bu hastalar çok defa kısa süreli ve çeşitli antibiyotikler kullandığı için antibiyotik direnci göz önüne alınmalıdır. Antibiyotik duyarlılığı testleri yapılmadan verilecek tedaviler etkili olmayabilir. Hastalık bazen tedavi olduktan sonra yeniden alevlenebilir.
 En sık kullanılan diğer ilaçlar ağrı kesicilerdir. Nonsteroid antienflamatuarlar dediğimiz bu ilaç grubu esasında iltihabı tedavi ederek ağrıyı giderir. Fakat özellikle böbrekler ve mide üzerinde ciddi yan etkileri olabilen uzun süreli ağrı kesici kullanımından kaçınılmalıdır. Sıcak su banyosu gibi fizik tedavi yöntemleri de önerilebilir.
 İşeme problemleri için iyi huylu prostat büyümesinde kullanılan alfa blokerler burda da kullanılabilir. Bu ilaçlar aynı zamanda prostatı gevşeterek antibiyotiklerin daha iyi nüfuz etmesini sağlar.
 Kronik prostatit hastaları hem hastalığın psikolojik etkileri hem de iltihabın doğrudan etkisi ile cinsel sağlık sorunları yaşarlar. Ayrıca iltihabın eşlerine bulaşmasından korkarak ilişkiye girmekten çekinebilirler. Kronik prostatit her ne kadar daha önceden cinsel yolla bulaşmış bir enfeksiyonun kalıntısı olabilse de cinsel yolla bulaşan bir hastalık değildir.
 Bütün tedavilerin etkisiz kaldığı durumda son çare olarak prostatın çıkarılması düşünülebilir. Fakat ameliyatın, genel sağlıkla ilgili taşıdığı riskler yanında idrar kaçırma ve sertleşme kaybı gibi komplikasyonları da hastaya iyi anlatılmalıdır. Ameliyat her ne kadar hastalığı ortadan kaldırsa da siz bu kez başka şikayetlerle hasta olmaya devam edebilirsiniz.
 Kestane kadar bir organın bir ırka neler yapabildiğini birkaç yazı ile özetlemeye çalıştım. Çıkardığı sorunlar yanında yaptığı işin adı bile anılmayan prostat aslında sadece yardımı bir organdır. Meniyi esas oluşturan organ ise prostat bezinin arkasında iki yanda yerleşmiş iki meni kesesidir. Belki de adını ilk defa duyduğunuz meni kesesi hastalıkları ise prostat bezi yanında yok denecek kadar azdır. Genetik bilimcileri de bunu farkedip gen haritalarındaki farklılıklardan prostat hastalıklarının sırlarını çözmeye çalışıyor. Ne diyelim; onlara kolay gelsin sizlere geçmiş olsun.

Prostat Kanseri


 Gerçekten de erkekler Mars’tan kadınlar Venüs’ten mi geliyor bilmiyorum ama erkekler prostattan, kadınlar memeden gidiyor. Prostat kanseri tüm dünyada erkeklerde en sık görülen kanser. Ama kadınlar kadar şanssız değiliz, çünkü prostat kanseri memeye göre daha iyi seyrediyor. Postmortem çalışmalarda insidental olarak %70′e varan oranlarda prostat kanseri bildirilmiş. Türkçesi, denebilir ki neredeyse her erkekte prostat kanseri gelişir. Önemli olan ölmeden önce bir gün bunun hastalık olarak karşınıza çıkıp çıkmadığı, hastalığınızın ne kadar hızlı ilerlediği ve tedavilere yanıt verip vermediğidir. Eski Türk filmlerinin klasikleşmiş kanser draması prostat kanseri için her zaman geçerli değildir.
 İyi huylu prostat büyümesi ile ilgili yazımızda prostatın yani kestaneciğin anatomisinden kabaca bahsetmiştik. Prostat kanserinin çıktığı yer kestanenin kabuğu. Bu nedenle parmakla prostat muayenesi çok önemlidir. Filmlerle saptanamayan prostat kanseri muayene esnasında kemik sertliğinde bir nokta olarak ele gelir. Kırk yaşın üstündeki her erkek yılda bir mutlaka prostat muayenesi yaptırmalıdır. Prostat kanserinin ailevi olabildiği ve bu durumda daha ağır seyredebildiği biliniyor. Yani babanız size kötü bir miras bırakmış olabilir.
 PSA, prostat muayenesi kadar önemli ve gene kırk yaşından sonra yılda bir baktırılması gereken heryerde yapılabilen basit bir kan tahlilidir. PSA her ne kadar iyi huylu prostat büyümesi ve prostat iltihabında da yükleselebilse de 10′ün üzerinde saptanması %50 kanser demektir.
 PSA ve prostat muayenesi birlikte değerlendirilerek gerekli ise prostat biyopsisi kararı alınır. Maalesef biyopsi de özel bir ultrason aleti ile makattan yapılıyor. Ultrason klavuzluğunda prostattan sistemik bir şekilde belli sayıda parça alınarak mikroskop ile patolojik değerlendirme yapılır. İşin adını koyan bu biyopsidir. Hastalar ellerinde bundan sonraki hayatlarını belirleyecek patoloji rapor kağıdı ile gelir. Prostat kanseri hastalarının yolu bu üroloji poliklinik viziti ile ayrılır. Hastalardan bir kısmı 6 ay sonra görüşmek üzere çıkıp evine gider. Bu hastalar PSA takibine alınır. Bir yılın sonunda PSA değerleri göz önüne alınarak biyopsi tekrarlanabilir. Ne ilaç ne ışın tedavisi…
 Bir kısım hastaların ise prostata sınırlı fakat mutlaka tedavi edilmesi gereken prostat kanseri vardır. Bu hastaların ise önünde iki seçenek vardır; ürolog radyasyon onkoloğuna bir mektup yazarak hastayı radyoterapiye yönlendirir ya da anesteziste yollayarak ameliyat hazırlıklarını başlatır. Bu seçim büyük oranda hastanın kararı olmalıdır. Prostata sınırlı kanserin tedavisinde radyoterapi ve radikal prostatektomi benzer onkolojik sonuçlara sahiptir.Üroloğunuz şayet prostatı almaya kalkarsak düşük bir ihtimal de olsa idrar kaçırma ve sertleşme problemi gibi sorunlarınız olabileceğini anlatır. Bu durumlar kanserin yanında basit gibi durabilir. Prostat ameliyatından sonra kanserden tamamen kurtulmuş ve hayata yeninden merhaba demiş birini tekrar düşündüğümüzde idrar kaçırmak ya da sertleşme yetersizliği önem kazanabilir. Üroloğun kapısını aşındırmaya devam. Belki sertleşme problemi için size iyi bir androlog arkadaşını da önerir.
 Radyoterapinin de kendine özgü yan etkileri vardır. En önemlisi kanseri tedavi eden bu yöntemin de bir kanser sebebi olmasıdır. Ayrıca radyasyon hastaları oldukça rahatsız eden ağrılı mesane iltihaplarına neden olabilir.
 Üçüncü grup hastaların PSA değerleri 100′ün üstündedir ve çoğunlukla kemik ağrıları ile doktora başvururlar. Kemik ağrıları prostat kanserinin kemiklere sıçramasından kaynaklanır. Bu hastalar için ameliyat artık bir seçenek değildir. Bu aşamada kurallar biraz katılaşır ve doktorunuz size pek seçenek bırakmaz. Hasta onkoloji hekimine yönlendirilir ve ilk olarak hormon tedavisi başlanır. Androjenler yani erkeklik hormonları prostat kanserinin en büyük sorumlusudur. Erkeğe ait tüm fizyolojik ve psikolojik özelliklerin oluşmasını sağlayan bu hormonlar aynı zamanda iyi huylu prostat büyümesi ve prostat kanserine sebep olurlar. Yani prostat kanseri erkek olmanın bedeli gibidir bir anlamda. Hormon tedavisi ile androjenlerin etkisi ortadan kaldırılmaya çalışılır. Böylece hastalığın ilerlemesi engellenir. Hormon tedavisi ile bu sağlanamadığında hasta ufak bir ameliyat için onkologdan tekrar üroloğa yönlendirilir. Bu ameliyat ile androjenlerin kaynağı olan testisler alınır.
 Kanser bir süre sonra hormona dirençli hale geldiğinde çeşitli kemoterapi ilaçları kullanılır. Bu tedaviler de oldukça etkilidir ve hastalığın ilerlemesi durdurulabilir. Tıpkı iyi huylu prostat büyümesinde olduğu gibi prostat kanseri de idrar yapma zorluğuna neden olabilir.  Kapalı bir şekilde yapılan prostat kazıma ameliyatları bu durumda da uygulanabilir.
 Prostat kanseri üzerine her yıl yüzlerce çalışma yapılmakta ve sürekli yeni tedaviler geliştirilmektedir. Prostat kanseri ile ilgili söylenecek çok şey var belki ama kanser olmak hakkında hiçbir fikrim yok. Bir çok kanser hastası gördüm ama nasıl bir his olduğunu biliyorum demek ukalalık olur. Tıpkı Franz Kafka’nın Dönüşüm kitabındaki karakterin bir sabah koca bir böcek olarak uyanması gibi elinize patoloji raporu ile üroloğun kapısından kocaman bir tümör olarak çıkarsınız. Bununla mücadele etmek gerçekten kolay birşey değildir.
 Siz siz olun yılda bir PSA baktırın, prostat muayenenizi olun; prostatanız gözünüzün önünde olsun.